Bir Varmış Bir Yokmuş Demeden Önce
Uzun yıllar önce sokak çocukları yararına masallar okumuştum radyolarda. Çocuklara masal seçmenin bu derece kabusa dönüşeceğini hiç tahmin edemezdim.
Zihnimizdeki ilk kirliliğin çocuk zamanlarımızda bu masum sandığımız masallarla başladığını görmek üzücüydü ama sözüm vardı bu işi yapmak zorundaydım. İnanmadığım hiçbir şeyi yapamayacağım için masalları değiştirmeye başladım.
Anneyi mutfaktan, neneyi ve hatta kediyi de soba kenarından aldım.
Ormanın kralı olmak kolay değildi. Bu iş cüsseye göre değil yüreğe göre yapılırdı, ölene kadar da kral kalınmazdı.
Kel Oğlan “Dile benden ne dilersen!” diyen padişahtan halkını aç bırakmamasını ve yoksulluğu yok etmesini dilerdi.
Sevdalanmak tabi ki güzeldi ama hiç kimse kimseden istenmezdi. Bugün yaşanılan kadın cinayetlerinin o masallarda alınıp verilen, birey olarak görülmeyen cinsimin, erkek için de kadının kendisi için de bilinçaltına yerleştirilen değersizlik duygusu ile ilgili olduğunu düşünürüm hep.
Masalların bitiminde çocukları düşündürmek için sorular sorardım. Sizce Ağustos Böceği haklı mı diye çünkü bize hep karıncalar haklı gösterilirdi. Bu altyapıyla yarattığımız dünya ortada!
Kişiliğimizin oluşmasında en önemli dönemdir çocukluğumuz. Doğduğumuzda beynimizdeki nöronlar yani sinir hücreleri birbirinden oldukça farklı ve bağlantısızdır. İki yaşımıza kadar nöronlarımız duyularla aldığımız bilgilerle hızla birbirleriyle bağlantılar (sinaps) kurar. İki yılın sonunda sinapslarımızın sayısı yetişkin bir beynin sinaps sayısının iki katına ulaşır. Beyin çocukluk dönemi boyunca bu bağlantıları yavaş yavaş budayarak yarı sayısına düşürür.
Yani çocukluk dönemimizde duyularımızla deneyimlediğimiz her şey ve içinde bulunduğumuz ortam belleğimizi oluşturur. Zaman içinde deneyimlerimiz ve tabi ki gensel özelliklerimizle de bu bağlantıları sağlamlaştırırız. Kullanmadığımız bağlantılar da ortadan kalkar.
Bir de hormonların yoğunlaştığı ergenlik dönemi var. Ergenlik çocuğun benlik duygularının kişiliğinin oluşmaya başladığı bir dönem. Bu dönemi mümkün olduğunca sevgi dolu ve anlayışlı bir ortamda yaşamaları gerekiyor. Aslında çocuklar her dönemde sevgimizi ve onları anladığımızı hissetmeliler hatta bilmeliler.
Sevgi ve şefkat çocuklukta geliştirilen bir duygu onlara empati yapmayı öğretirsek bu duygularını geliştirmelerine yardımcı oluruz. Bugün dünyanın en çok bu duygulara ihtiyacı var.
Geleneksel düşünce şekli en çok masallarla yerleşmiş bilincimize oysa geleneksel düşünce değil eleştirel düşünce bizi öz bilincimizle buluşturur.
Bu arada benim masallarla cebelleşmem bir masal kitabını toplatmaya kadar gitti. Yanında sürekli ölümle dolaşan bir çocuk vardı masalda. Çocuk ölümü ölümden kurtarmıştı ama bu iyiliği karşılıksız kalacaktı.
Mantığı duygusu ve bozuk kurgusuyla öyle kötü masallar var ki sakın “Bir Varmış Bir Yokmuş” deyip geçmeyin.
Çok zor yok oluyorlar çünkü.