Engin Geçtan’a
“Rağmen var olmak”
Rağmen ne yüklenirse yüklensin ama ille de var olmak tüm rağmenlere rağmen, galiba tek amaç ilkten sona kadar.
O cool görünümün hemen birkaç adım arkasında, gözbebeklerinde yakalanan sıcaklık, müthiş mizah gücü.
Sorularınıza tembel tembel yanıt beklerken, kendi yanıtlarınız kulağınıza gelen.
Boğazdaki yutulamayan ayva lokmalarına, içinizin sebepsiz yangınlarına, bir cümleyle soğuk duş.
Ve gitmeler, gelmeler…
Yine de alıştığımız yere yakın gitmeler…
Hayır diyebilmenin lüksünü, keyfini fark edebilmek.
Yeni bir açılım: Yaparken mi olmak? Olurken mi yapmak?
Hayatın dansı, öfkenin dansı…
Dans denilince güzelleşen öfke…
Halbuki belleklerde öfkenin kontrolü ilk yerleşen.
Kontrol soğuk dağıtmıyor öfkeyi…
Sahne olmamak bazılarına ya da sahneyi kaptırmak; yeni kavramlar.
Ve bir ses meydandan:
İki yıldır sürekli alınan telefon mesajları, sahibini istemeyince kesilen. O hala istenmemekte ama ille de mesajlar.
Tanı;
Memeden kesilme.
Huysuz yaşlı adam giysisi isteyerek giyilen bir kaç kat.
Keşke çıkartılabilseydi sirtaki eşliğinde. Oysa adımlar yine kontrollü…
Yine de hissedilen, tıpkı denilen gibi:
Birlikte ama yalnız.