Evrimleşen Genler
Bütün bildiklerinizi unutun, gelin başka bir yerden bakalım hayata…
Suç da yok suçlu da. Burada sadece yolculuk var ve yolculuğun yeni bir istasyonunda buluştuk. Şimdilik…
En başa değil ama şempanzelerle kuzen olduğumuz ya da anneannelerimizin kardeş olduğu zamanlara gidelim. Dört ayak üzerinde yürürken iki ayağımızın üzerine dikildiğimiz; boş kalan ellerimizle aletler yapmaya başladığımız, bu arada el kaslarımızla yeni nöronlar oluşturduğumuz zamanlar. Avcı toplayıcılıktan tarım hayatına geçmemiz; buğday ekerek tarım alanları oluşturmamız, tarlalarımızın bakımı için yerleşik hayata geçip evler yapmamız, ektiğimiz ürünlerle alışveriş ve hayatı sosyalleştirerek toplumları oluşturmamız ve bu süreci millet devlet kavramıyla sınırlamamız.
Biliyorum çok özet bir anlatım oldu. Tam bir kuş uçuşu anlatım ama detayları merak edenlere birçok kitap ismi verebilirim. Gerçek böyle ne yapalım. Bugüne kadar bilimin araştırarak inceleyerek bulduğu veriler bize bunu anlatıyor. Düşünerek önce kurgusal kavramlarla oluşturduğumuz hayatı; nesilden nesile aktararak ilerletmeye ve genişletmeye devam ediyoruz. Bunlar da burada dursun şimdilik…
Nesilden nesile aktardığımız bir de genlerimiz var. Her birimiz tıpkı 4 çarpı bilmem kaç bayrak yarışındaymış gibi genlerimizi anne ve babamızdan devralarak yaşıyor ve bizden sonrakilere devrediyoruz. Burada David Eagleman isimli bir nöroloğun kitabından bir bilgi aktarmak istiyorum; yanılmıyorsam İncoqnito kitabında yazıyordu. Beynimizde bazı formatlar olduğunu, beynimizin bu formatları algıladığını, bunları bilinç alanımıza düşürmeden bizi yönlendirdiğini yazıyordu.
Erkeklerin spermlerini dağıtmak için hazır beklediğini, dişilerin yumurtlama döneminde vücutlarında değişimler yaşandığını (kalçalar dik ve toplu görünür, dudaklar dolgunlaşır pembeleşir, ten daha parlaklaşır gibi) erkeklerin beyinlerinin bu sinyali alarak ama katiyen bilinç düzeyinde olmadan dişiyi döllemek için harekete geçtiği gibi. Ayrıca bunu dişi köpeklerin vücutlarının yumurtlama dönemi istemsiz koku salmasına benzetebilirsiniz. Bunları da bir kenara bırakalım…
Evrime gelelim şimdi. Şu an biz Homo Sapiens’in modern insanıyız Genomlarımızın bir kısmı Neandertal ve Denisova`lılardan gelme, henüz bilinmeyen bir 4. grup daha olduğu düşünülüyor bir diğer düşünce de bunların Asya dan olabileceği yani biz yine 4 insan grubu olarak birbirimizle çiftleşmişiz ama henüz 4. tam bilinmiyor (Evrim Ağacı).
Peki bir soru Reenkarnasyon var mı? İspatlanmamış hiçbir şeyi kabul etmediğimizden yok diyorum ama şunu da biliyorum ki genlerimizi devrederek genleri yaşatıyoruz yani genlerin reenkarnasyonu var ve artık fark ettiğimiz ve istediğimiz zaman genlerle devraldığımız bazı karakter özelliklerimizi ve buna bağlı bazı genlerimizi değiştirebiliyoruz. Bildiğimiz bir şey daha var üreme döneminde bizde olmayan genlere sahip insanlara çekiliyoruz. Hani meşhur elektrik lafı var ya alamadım ya da çarpıldım gibi durum aynen böyle. Bunun nedeni hastalıklı genlerin evrime giden yolda temizlenmesi ile ilgili.
Şimdi bütün bu bilgilerle yazımın başında toplandığımız istasyona geri dönelim. Sürekli genleri devralarak ve devrederek yaşıyorsak; cinsiyetimizin milliyetimizin ve ırkların ne önemi var?
Bu yazıyı günün anlamı ile ilgili yazdığım için buralara vurgu yapmak istiyorum. Bugün erkek olarak taşıdığınız genleriniz evladınıza torununuza devrediyorsunuz hatta 7 göbek diye bir laf bile vardır bu konuda. Genleriniz bir dişi evlada giderse o da kötü bir eşle zarar görüyorsa genlerinizi evrime taşıyamaz, gücü olmaz. Zaman azaldı; burada hemcinslerime de seslenmek istiyorum… Adil dürüst vicdanlı sevmesini bilen insanları eş olarak seçin ve evlatlarınızı öyle yetiştirin. Çünkü evrime gidecek genler: sosyal genler; yani yardımlaşan, paylaşan genler.