Hayatın Tercihlerindir
“Hayatın tercihlerindir” sözü en yalın tanımıdır hayatın, fena halde kendine getirir insanı. Garip bir gücü vardır. İster sürüm sürüm sürünün ister Kaf dağlarında gezinin birden iki ayağınızın üstünde buluverirsiniz kendinizi. Hem de toprak ananın kucağında. Ağlayın şimdi ister sevinçten ister kederden, hatta selleriniz oluşsun. Merak etmeyin en emin yerdesinizdir, toprak ana çeker hepsini.
“Hayatın tercihlerindir” cümlesi tüm sadeliğine karşın anlaşılamaz bazen, o an yeni bir cümle daha kurulur. Aslında başlangıç cümlesidir; “Hayatı tanımak için kendini tanı”. Çok basit gibi görünür ama sağlam bir yürek ister.
Ve son cümle; “Kendini tanımak için duygularını tanı”.
Tercihler başlamıştır. Uzun bir yol önünüzde, yürüyün çıplak ayakla, isterseniz ağlayın, yıkayın bedeninizi, bırakın yaldızlarınız dökülsün bir bir. Toprak ana çeker hepsini. Ayaklarınız şişsin, tabanlarınız yarılsın, omuzlarınız düşsün, elleriniz yersiz yurtsuz kalsın, tanıyın duygularınızı, ayırın birbirinden, bu alan sizin.
Üzüntülerinizin içinden alın kızgınlıklarınızı bakın bakalım üzüntünüz ne kadar kalmış.
Yüksek egonuzu çekin sevinçlerinizden, bakın sevinecek neleriniz kalmış.
Sevginizin içinden çekin korkularınızı, küçülsün, arınsın fazlalıklarından, sevgi yalın kalsın. O sadeleştikçe çoğalır. Sihri vardır. Kendi içinde yakamozlarını yaratır.
Hoşgörü iyilik, içtenlik, inanç, ilkeler bunlar hep sevginin içinde olması gereken yakamozlardır, bağımsızlıklarını ilan ettikleri anda yani sevgiden ayrıldıkları anda tehlikelidirler. Hoşgörü sevgisiz kalırsa duyarsızlık başlar, sadece size dokunmayan yılanlar yaşar bin yıl. İyilik göreceli bir kavramdır sevgiden uzaklaştıkça adil olmaz. Abdalca değil aptalca bir deyimle kendi fenomenini yaratır: “İyilik yapmadım ki kötülük bulayım.”
Sevgiden ayrı bir inanç; insanları sabun yapar, ikiz kulelere çarptırır…
İçtenlik ya da samimiyet sevgisiz hiç olmaz. En derininizden geldiği için kendi ışığını yerleştirir gözlerinize. Yakamoz bakışların çekim gücü vardır, kendi gibi ateş böceklerini toplar.
İlkeler sevginin yarattığı kurallardır. Evrenseldir. İlahi kitapların hepsinin ortak dilidir. Kendi ilkelerinizi evrensel ilkelerle örtüştürürseniz, Hiroşima’nın üzerinde kara bulut olamazsınız. Japon balıkçılarının kadınları ağıt yerine türkü söyler. Bütün çocuklar şeker yiyebilir.
Dünyanın yarısı açlıktan kırılırken yarısı da obezlikten çatlamaz, aslında ikisinin de tıkanmışlıkları aynıdır.
Silahsızlanmayı savunurken silah ticaretini arttırmak için savaş ortamları yaratamaz.
Doğayla dost olur, deliklerini sevgiyle dokur, kapatır.
İlkelerini sevgiye oturtan insanların söylemleri ve eylemleri aynıdır, rüzgârın esişi onları hiç etkilemez.
Bu dünya uzun bir süre savaştı. Şu an medeni geçinen batılı ülkeler; renk için, kafatası için, refah içinde yaşamak için kıyım yaptılar. Şimdi ekonomik çıkarlar için kıyımdalar, yeraltı zenginlikleri bitince yeni şeyler bulurlar.
İlkeli insanlar sabah ayrı akşam ayrı düşünmez, doğruları sağlam temellere oturur.
Trafik sıkışacak diye sabah bayram kutlamalarına verilmeyen meydan, akşam konser için kapatılamaz ya da ralli için trafiğin en yoğun olduğu saatlerde kapatılamaz. Kavramlar kendi zıtlıklarıyla hayat bulur.
Bir tek sevginin arka mahallesi sevgisizlik değil korkudur. Korku karanlıktır, yakamozları yoktur. Nefret, öfke, kin besler karanlığı, içine girdikçe yol bulunmaz.
Yol sizin yolunuz…
Tercihleriniz ise hayatınız…
Bir gün önünüze bir ağaç çıkar, üstünde nefis bir elma vardır, dayanamazsınız, koparır yersiniz. Yanınızda belki biri vardır, isterse ya da isterseniz ona da verirsiniz. Toprak ananız sunmuştur size, armağanıdır. Olur da içinizde bir korku beliriverirse sakın “Ben yemedim o yedi.” ya da “Ben istemedim, o yedirdi.” demeyin.
Eğin başınızı önünüze, yol yeniden başlamıştır!