Kız Çocukları
Dün kız çocukları günüydü. Aslında tam da oturup kendimizi; kız çocuklarını ve hayatı sorgulamamız gereken bir gündü.
Tüketerek ve tükenerek yaşamaya alıştığımız için birkaç fotoğraf ve birkaç özlü sözle günü kapattık. Kapattık diyorum çünkü ben de günü tamamlamadan yetişmeye çalıştım kervana. Ve gün elimizden kayıp gitti…
Bir insanın kızının olması gerçekten muhteşem bir şey ve ben bu konuda belki de en şanslı insanım. Sesimin tonunu dinleyen, mutluluğumla coşan, her derdimin dermanı bir kızım var. Dağ gibi yaslandığım, ılık meltemler gibi huzurlandığım bir evlat. Bu bir servet bana inanın.
Evet dün gece kendimi sorguladığımda, kızımı sorguladığımda bu huzurla büyüdü içim…
Ama bu kız çocukları günü başka bir şey olmalıydı. Bizi düşündürmeliydi hatta sorgulatmalıydı. Ve ben dün gece bütün kız çocuklarını düşündüm.
Tecavüze uğramış bebeleri, çocuk yaşlarında gelinleri, çok sevildikleri için öldürülen gençleri düşündüm. Sonra da günü bitirmeden yetiştirmeye çalıştığım paylaşımımı. Beni de fark ettirmeden içine alan çemberi. Bizi, var oluyoruz yanılgısıyla yok eden sistemi düşündüm.
Şunu bilmeliyiz ki bu kadar mutsuz kız çocuğunun olduğu bu ülkede hiçbir kız çocuğu hak ettiği mutluluğu bulamayacaktır.
Üstelik yalnız kız çocuğu da değil hiçbir erkek çocuğu da mutlu olamayacaktır. Bakın Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılında ne demiş: “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”
Bu gerçekten de her anlamda mümkün değil. Kız çocuklarımızı da erkek çocuklar kadar özgür ve cesur yetiştirmezsek bu ülke mutsuz insanların ülkesi olarak kalacak. Hayat dayanılmayacak kadar ağırlaşacak.
Lütfen, lütfen içinizdeki kız çocuğuyla bu konuyu onun zamanına kadar beraberce giderek konuşun. Uğradığınız haksızlıkları ve yaptığınız yanlışları görün.
Kızlarımız için, oğullarımız için, hayata borcumuz için…